31 Ocak 2009 Cumartesi

bir aspirin al gecer

Bir yerimiz ağrıdığında hemen elimiz bir aspirine uzanır. Geçsin isteriz, herşey yine eski düzenine dönsün isteriz. Sorgulamak korkutur bizi.

Hayatı da böyle geçiştiren ne çok insan var çevremde. Aspirin üstüne aspirin alip sorunu unutmaya çalışıyorlar sonra da bir anda kendilerini ambulansta bulup hayatlarında görmezden geldikleri her neyse travmatik şekilde yaşamak durumunda kalıyorlar.

Değişim oysa dünya hayatının özü. Her gün değişik bir sabaha uyanıp sanki bir öncekinin tıpkısıymış gibi farz ediyoruz. Oysa en başta biz her uyanışımızla değişiyoruz. Her gün bizi yeni deneyimlerle besliyor. Biz ne kadar çabalasak da bir gün diğerinin aynısı asla olamıyor. Bu da bizi her gün farkı bilgi ve duygularla yüklüyor. Hem eskitiyor hem de yeniliyor.

Her yeni sabahın yepyeni bir başlangıç olduğunun içimizden kaç kişi farkında? O günün kaderinin aslında tamamen bize ait olabileceğini kaç kişi biliyor? Benim gördüğüm kadarıyla kendimizi tekrar etmeyi tercih ediyoruz hep. Tabi bunu bilinçli olarak tercih edenlere hiç itirazım yok. Ama bir de uykuya heyecanlı hayallerle dalıp sabah niyet ve kararlarını bir aspirin alıp unutanlar var. Işte onlar dert oluyor bana. Görüyorum ki bir süre sonra o hayaller onların önünü kesecek, yaşadıkları anın farkındalığını örtecek. Yaşama sevinçleri gerilemeye başlayacak. Sonra bir gün aynaya bakıp kendilerini bile tanımayacakları hale gelecekler. O zaman aspirin de ise yaramayacak.

Sükür ki yaşamımız süresince her gece sabah ile aydinlanıyor. hayalini kur. Niyetini et. Dinlen ve sabah ilk adımı at! Hiç bıkmadan her gün yeni bir fırsat olarak bizi kucaklıyor. Atın aspirinleri derin bir nefes alıp dalın hayatın renklerine!

5 Ocak 2009 Pazartesi

Kesin sirkenin yararı var mıdır?

Düşünce ve hayaller ne kadar bireysel.


Bunları dillendirdiğimizde karşıdakinin zihnine bir tecavüzde bulunduğumuzu düşünmüşümdür hep. Oysa ne kadar sorumsuzca konuşuruz. Öylece ağızımızdan dökülüverir sözcükler. Biz söyler unuturuz ama onları kaydeden zihin unutmaz. Evirir çevirir bir sözün varabileceği tüm anlamları çağırıştırıp insanı saatlerce meşgul edebilir.


Bu uçup giden sözler için geçerliyken, yazı ne kadar daha güçlü bir etkiye sahip. Uzakdoğudaki rahiplerin neden konuşma oruçu tuttuklarını şimdi daha iyi anlıyorum. Her söz bir yükümlükük getiriyor ve bir karmaşaya davetiye çıkarıyor.


Peki nasıl iletişim kurmalı? Insan sosyal bir varlik DNAmızda var. Ben yıllardır bu konuyu düşünürüm ve şöyle bir geçmişe baktığımda yalnizlık görüyorum yol boyunca. Çocukluklarında başlayan arkadaşlıklarını yaşlılıklarında bile sürdürmeyi başaran insanlara hep gizli bir kıskançlık beslemişimdir. Bu işin sırrı ne?

Belli ki bir keskin sirke olmuşşum, zararım yine kendi küpüme. Ama belki bir yararım da vardır, yani olsun dilerim. Işte bu nedenle kafamı küpümden çıkarıp etrafa saçılmak istedim.