5 Şubat 2009 Perşembe

Yalanın içindeki sevgi

Yalan söylemeyen yoktur bence. Insan olmanın dayanılmaz hafifliğidir yalan. Bazan kurtarıcı, bazan destekleyici, bazan korkutucu ama baştan sona insanca bir özellik.
Yalanın garip yanı silah gibi olması. Elinde tutanın hissettikleri ile namlunun ucunda duranın hissettikleri çok farklıdır. Hele namlunun ucundaki silahı fark ederse iş daha da ciddileşir. Ben her iki durumda da bulundum. Bana yalan söylendiğini anladığımda pek çok farklı duygu ile tanıştım hayatım boyunca, hepsinin ortak yanı inanmış olmamın kızgınlığını taşımalarıydı. Kandırılmış olmak genlerimizde en büyük zayıflık olarak kayıtlı olduğundan mıdır nedir, sanki nefesim duruyor, kalbim tekliyor öylece donup kalıyorum.
Ben genelde iyimser bir insanım. Kucaklamayı kuşkulanmaya tercih ederim. Bu sayede kendimi ve yaşamı daha etkin şekilde öğrenme fırsatım olduğunu düşünürüm. Aklımdan çok sezgilerimi dinlerim. Sağduyumu uyanık tutmaya çalışırım. Ancak bu yöntem yalan konusunda ne yazık ki işlemiyor. Nedenini düşünürken yalanın içinde sevgi olduğunu fark ettim. Ben de genelde karşımdakini seviyorsam ve üzülmesini istemiyorsam yalan söylerim. Hani şu beyaz yalan dedikleri. Yalanın beyazı zencisi yok, yalanların hepsinde sevgi var.
Sevdiğin için yalan söylemiyorsan o zaman da sevilmek için söylüyorsun. Geçenlerde hiç tanımadığım birileri bana yalan söyleyip paramı aldılar. Onlar beni sevecek kadar tanımıyordu. Kendilerini bana sevdirmek istedikleri de söylenemez. Ancak benden aldıkları parayı sevgiye dönüştürmeyecekleri ne malum? Zaten para kazanmanın altında da sevilmek ve sevmek ihtiyacı yatmıyor mu?
Bir sonraki yalanınızı söylerken bir düşünün sevgi unsuru ne durumda. Bu kolay olan kısım.
Zor olanı da: bir dahaki sefer size yalan söylendiğini anladığınızda da sevgi unsurunu düşünmeye çalışın. Bakalım nasıl hissedeceksini?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder